Üniversitemiz Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mayda Gürsel ve ekibi tarafından Bilkent Üniversitesi ile ortaklaşa geliştirilen VLP temelli yerli COVID-19 aşısının insan denemelerinin Faz-1 aşaması başladı. Çalışmalarıyla ilgili olarak Prof. Dr. Mayda Gürsel ile kısa bir söyleşi yaptık:
ODTÜ: COVID-19 aşısı ile ilgili çalışmalarınıza nasıl başladınız?
M.G.: Biz zaten her zaman aşı, aşıları güçlendiren ajanlar, bağışıklık sistemi üzerine çalışmalar yapıyorduk. 2021 yılı Mart ayı başı itibariyle TÜBİTAK, değişik aşıları destekleme kararları doğrultusunda, aşı çalışmaları yapan bazı akademisyen/araştırmacıları ne tür aşılar yapabileceklerini öğrenmek üzere çağırdı. Biz de virüs benzeri parçacık aşı projesini sunduk. Kabul edilince, TÜBİTAK aşı ilaç platformu altında çalışan gruplardan bir tanesi de biz olduk. ODTÜ, Bilkent ve Hacettepe ortaklığında hocalar olarak öğrencilerimizle bir ekip oluşturduk. Ve Mart ayından itibaren çok yoğun bir şekilde bu çalışmalara başladık. Hayvan deneyleri tamamlandı. Daha sonraki aşamada, insanlarda kullanılabilecek şartlardaki üretimi söz konusu. Bu her yerde üretilemiyor; üretilecek tesisin GMP yani Good Manufacturing Practice (İyi Üretim Uygulamaları) adı altında bir belgesinin olması gerekiyor. Türkiye’de GMP belgeli ilaç ya da aşı üretecek bir yer neredeyse yok denecek kadar azdı. Birkaç tesis daha bu GMP belgesini aldı. Bunlardan bir tanesiyle yine TÜBİTAK aracılığıyla anlaşıldı ve 2020 yılı Aralık ayı itibariyle orada insana uygun şartlarda üretim çalışmalarımıza başladık. Klinik denemeler için dosyamızı tamamlayıp TİTCK yani Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na teslim ettik ve insan denemelerinin Faz-1 klinik aşamasına başladık. Böylece, yolun önemli bir kısmını tamamlamış oluyoruz.
ODTÜ: Peki hocam insan deneyleri ne kadar sürecek, ortalama tahmininiz nedir ve nihai ürüne ne zaman ulaşmayı hedefliyorsunuz?
M.G.: Yakın zamanda yeni varyantlar çıktı biliyorsunuz. Biz bu varyantları da aşı çalışmalarına dahil etmek istiyoruz. Hatta onun için çalışmaları hemen başlattık. Şimdi faz birde daha varyant olmadan eski tip dolaşımda olan aşı adayımızı faz-1’de denemek istiyoruz. Bu süreç yaklaşık bir, iki ayı alıyor. Çalışmaya az sayıda gönüllüde başlanıyor. O çalışma bitip sonuçlar değerlendirildiğinde, bu sefer faz-2 için yani daha büyük sayıda, yaklaşık 100-300 gönüllü üzerinde denemeler için tekrar başvuruluyor. O aşamada ise, her şey yolunda giderse, varyant aşıyı da devreye sokmayı planlıyoruz. İki, üç ay o çalışmanın ilk sonuçlarını almak için beklemek gerekiyor. Onu da geçtikten sonra binlerce gönüllü üzerinde denenecek faz-3 aşamasına sıra geliyor. Faz-3’ü kim destekleyecek, o sırada pandeminin durumu nasıl olacak, gönüllü bulabilecek miyiz bulamayacak mıyız tabii bunlar bilemediğimiz sorular. Ama faz-3 aşamasının da yaklaşık üç ay alacağını var sayarsak; nereden bakarsanız bakın bu üç fazın bitmesi herhalde 6-8 ay sürer. Ondan sonra, pandemi koşulları sebebiyle, ürünün acil kullanım izni için başvurulabilir tabii. Ama burada en önemli koşul; her aşamada bir başarı elde etmek. Bu aşı ve ilaç çalışmalarında, biyolojik ilaçlar ve aşılar birçok aşamada fareler üzerinde çok başarılı sonuçlar verse de insanda bazen olumlu sonuç alınamıyor. Hepsini göreceğiz tabii, İnşallah ülkemize bir aşı kazandırmayı isteriz.
ODTÜ: Aşının kullanım alanı öncelikli olarak yurt içine yönelik mi yoksa yurt dışına ihraç gibi bir planlama da çalışma dahilinde mi?
M.G.: Bu kısma aşıyı üretecek firma ve Sağlık Bakanlığı karar veriyor dolayısıyla bu onların kararı olacaktır.
ODTÜ: Üzerinde çalıştığınız virüs benzeri parçacık içeren aşıların diğer aşılardan farkı nedir bize biraz daha basitçe anlatabilir misiniz acaba?
M.G.: Biz bu virüs benzeri parçacık aşılarını yapmak için virüsün yapısal proteinlerini kodlayan genleri kullanıyoruz. Bunu memeli hücrelerine verince o hücreler bu genleri okuyarak virüsün dört farklı yapısal proteinini üretiyor. Bunlar da kendiliklerinden bir araya gelerek aynen virüsün yapısını taklit ediyorlar. Bağışıklık sistemimiz böyle parçacık ve üzerinde virüsün proteini tekrarlı şekilde olan bu tür yapıları tanımayı çok seviyor çünkü o zaman daha etkin bir bağışıklık yanıtı oluşturabiliyor. Bir yerde bağışıklık sistemine virüsün dublörünü vererek kandırmış oluyoruz ve bağışıklık sistemi buna sanki virüs gelmiş gibi tepki veriyor. Bunu aslında inaktive virüsle de yapmak mümkün ama inaktive virüs aşıları çok daha pahalı, çünkü özel üretim alanları gerektiriyor. Tabii büyük de risk içeriyor çünkü önce canlı virüsle başlayıp ondan sonra o virüsü inaktif hale getirmeniz lazım. Oysa bizim çalıştığımız bu tür, bulaş riski olmayan bir aşı. İnsanda oldukça da başarılı sonuçlar vermiş virüs benzeri parçacık aşılar gibi başka aşılarda örnekleri olduğu için bu teknolojiyi seçtik. Üretimi biraz zor ama üretildikten sonra da sonuçları güzel olabilecek aşılar olduğu için seçtik.
ODTÜ: Dolayısıyla, aslında şu anda Türkiye’de kullanılmakta olan inaktive aşıdan üretim aşamasında biraz daha zorluk göstermesine rağmen hem daha tehlikesiz hem daha maliyeti uygun hem de daha etkili bir aşı yapmayı planlıyorsunuz.
M.G.: Doğrudur. Bir de, aşı adjuvantları dediğimiz, aşı güçlendirici adaylar var; Hepatit-B aşısında da kullanılan ve insanda lisanslanmış olan, senelerce üzerinde çalıştığımız bir adjuvant grubu var. Biz ülkemizde de bu adjuvantın kullanılmasını çok istiyoruz. Hatta TÜBİTAK aşı ilaç platformunda diğer hocalarla da büyük bir uyum içinde çalışıyoruz. Örneğin Konya Selçuk Üniversitesi’nden Osman Erganiş hocayla da ortak çalışmalarımız var. O inaktive aşı yapıyor ve bu bahsettiğim CPG CpG , oligonükleotit diyoruz biz bunlara, adjuvantını Osman Hoca da kullanarak aslında Çin aşısından bir gömlek daha yukarıda etkinliği olan bir aşıyı o da üretmiş olacak inşallah. Böyle bir sinerji içinde çalışıyoruz diğer hocalarla da. İmkansızlıklar elbette var ama bu çalışmalarda sadece biz ve öğrencilerimizin değil birçok kişinin çok büyük katkıları var. Dediğim gibi TÜBİTAK’tan Hasan Mandal hoca çok yakından ilgilenerek problemlerimizi çözmeye çalışıyor. TÜBİTAK MAM’dan Şaban Tekin hoca mesela; bir kimyasal yok, onlarda var hemen sağlıyor. Altyapılarını bize açtılar bazı hayvan deneylerini yapabilmek için. Beraber çalıştığımız firmanın hem Hindistan’dan gelmiş bazı üretici ekipleri var hem Türk üretici ekipleri var. Onlara çok müteşekkiriz. Bir de şişeleme tesisindeki emekçi arkadaşlar dahil olmak üzere o kadar çok kişinin katkısı ve özverili çalışması var ki inşallah olumlu sonuç almayı biz de istiyoruz.
ODTÜ: Umuyoruz ve biz de sonuna kadar gönülden destekliyoruz sizi. Bir soru daha sormak istiyorum; Üretmeyi planladığınız aşının koruyuculuğu konusunda bir öngörünüz ya da halihazırda elde ettiğiniz bir sonuç var mı?
M.G.: Biz şu anda hayvan deneyleriyle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Gayet güzel antikor yanıtları aldık. Sıçanlarda nötralizan antikor yanıtlarımız da gayet iyi çıktı. Bunlara dayanarak insanda da etkili olmasını ümit ediyoruz ama tabii denemeden kesin bir şey söyleyemiyorum. Bu faz çalışmaları zaten onun için yapılıyor. Sadece antikor yanıtı değil aslında bir de hücresel bağışıklık da çok önemli. Biz hayvan deneylerinde özellikle hücresel bağışıklığı da bu kullandığımız aşının gayet iyi desteklediğini gözlemledik. Dolayısıyla insanda da çalışacağına dair ümitliyiz.
ODTÜ: Çok teşekkürler hocam. İsterseniz bir de çok kısaca ekip üyelerinizle ilgili biraz daha detaylı bilgi alalım, – eşinizle çalıştığınızı biliyoruz zaten – onun dışında bahsetmek istediğiniz arkadaşlarınız var mı?
M.G.: Tabii. Eşim İhsan Gürsel, Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi. Biz ODTÜ’den sınıf arkadaşıyız. Hayatımız hep aynı laboratuvarlarda, aynı konular üstünde ortaklaşa çalışarak geçti. Sadece hayat arkadaşı değil iş arkadaşı olarak da hep uyum içinde çalıştık. Bütün öğrencilerimiz; bunlar master ve doktora öğrencilerimiz, hem ODTÜ hem Bilkent olsun gece gündüz çalışıyorlar gerçekten, biz onlar olmasa bu işe girmeyecektik. Onların emeği o kadar büyük ki, en büyük takdiri onlar hak ediyor hakikaten ve ülkemizin geleceği olan bu gençleri kaybetmememiz lazım. Ülkeyi, gençlere de biraz daha nefes alacak hale getiren bir sistem olursa belki bu kadar yetenekli gençlerimizi kaybetmemiş oluruz. Büyük bir tecrübe kazandılar. Bu tecrübe kazanmış gençler bu ülkenin geleceği olacaklar. Onlar için de yollarının açılması gerekiyor diye düşünüyorum. Özellikle liyakat sisteminin ülkede yerleştirilip bu gençlerin üniversitelerde yarınlarımızı hazırlamasına imkân tanınması gerektiğini düşünüyorum. Hacettepe Üniversitesi’nden Petek Korkusuz hoca ve onun ekibi de bize özellikle bu aşının elektron mikroskobu görüntülemesinde çok büyük destek oldular. Bahsettiğim gibi Hasan Mandal hoca, TÜBİTAK Başkanı, kendisinin ekibi, Şaban Tekin hoca TÜBİTAK MAM’dan ve ekibi, firmadaki bütün üretim ekibi, gerek Hindistan’dan gelen arkadaşlar olsun, gerek Türk arkadaşlar olsun onlara da müteşekkiriz. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu da yerli aşı çıksın diye gece gündüz çalışıyor. Sanayi Bakanımız bu konuda çok destek oluyor. Yani ülke olarak gerçekten bir şeyler çıksın diye seferberlik olmuş durumda. Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü var. Onlar da çok büyük destek sağlıyorlar bize. Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü o kadar önemli bir kurum ki, Osmanlı döneminde kurulmuş. Çok önemli aşı çalışmaları yapıyor, hayvanlar üstünde aşılar üretiyorlar onlar. Ama müthiş bir tecrübeleri var ve bu kadar önemli bir kurumu desteklemek lazım. Onlara da müteşekkiriz. Aşılarımızın nötralizan antikor üretip üretmediğini de onlar takip ediyorlar.
ODTÜ: Verdiğiniz bilgiler ve bize zaman ayırdığınız için çok teşekkürler hocam.
Prof. Dr. Mayda Gürsel Hakkında
Lisans ve yüksek lisansını ODTÜ’de tamamlayan Prof. Dr. Gürsel, ardından o zamanlar üniversitelere verilen YÖK bursuyla İngiltere’de, Londra Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde aşılar üzerine doktora yapar. Sonra ülkeye geri dönüp belli bir süre ODTÜ’de çalıştıktan sonra, eşiyle beraber Amerika’ya giderek Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (Food and Drug Administration-FDA) ile Uluslararası Sağlık Enstitüsü’nde (National Institute of Health-NIH), önce doktora sonrası araştırmacı ve daha sonra da tam zamanlı araştırmacı olarak, yine aşılar üzerine çalışmalar yaptı. Aynı zamanda FDA’in aşı denetçiliğini de yürüttü. Yaklaşık yedi yıl orada kaldıktan sonra ülkeye geri döndü fakat beş yıl işsiz kaldığından dolayı, ara vermek durumunda olduğu bir dönem oldu. Sonra yine yuvaya dönüp ODTÜ’de başladı ve 2010 yılı sonundan itibaren de Biyolojik Bilimler Bölümü’nde göreve devam ediyor.